Welcome to Our Website

Filistinlilerin derdini sahnede gösterelim istiyorum

Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bünyamin Aydemir’in “Caniler ve Ötekiler” ile “Filistin Battaniyesi” adlı tiyatro oyunlarının yer aldığı kitap geçtiğimiz günlerde Çizgi Yayınları etiketiyle okuyucularla buluştu. Aydemir’in yazdığı oyunlar; Siyonizmin, evanjelizmin ve kapitalist güç odaklarının Orta Doğu’daki barbarlıklarını, soykırımını, vahşetini anlatıyor. Tiyatro oyunları aynı zamanda Filistin halkının derin trajedisine de ayna tutuyor. Armagedon üzerine iki perdelik oyun olan “Caniler ve Ötekiler” de Aydemir, 2003’te Amerika’nın Irak’ı işgali ile Ekim 2023’de İsrail’in Gazze’de yaptığı vahşeti/soykırımı sentezleyerek anlatıyor. “Filistin Battaniyesi” adlı kısa oyunda ise; vatanlarından, topraklarından, evlerinden zorla sürgüne gönderilen yaşlı karı-kocanın terk edilmiş, köhne bir barakaya sığınışları üzerinden her türlü gaspa ve ölüme mahkum bırakılmış Filistinlilerin trajedesini anlatıyor. Aydemir ile Filistin konulu oyunları üzerine konuştuk.

* “Caniler ve Ötekiler” ile “Filistin Battaniyesi” adlı iki tiyatro oyununu kitap olarak okuyucularla buluşturdunuz. Nasıl bir kitapta toplamaya karar verdiniz?

Biri büyük oyun, diğer kısa oyun. “Caniler ve Ötekiler” adlı büyük oyun iki perdeden oluşuyor. Etkili insan hikayelerinin yanı sıra belgesel tadı taşıyan bir yanı da var. “Filistin Battaniyesi” adlı oyun ise daha metaforik. Bu oyunda Filistinlilerin topraklarının ellerinden alınış hikayesini ve serüvenini battaniye metaforu üzerinden anlatmaya çalıştım. İsrail birkaç ay içinde on binlerce insanı katletti; acımasızca, vahşice çocukların, bebeklerin, kadınların kanını akıttı. Bu insanlık tarihinde görülmüş şey değil. Böyle bir vahşetin, böyle bir barbarlığın örneği yok. Durum böyle iken bu vahşeti durdurmak adına somut, doğrudan bir şeyler yapamamak; ölümlerin, katliamların önüne geçememenin vermiş olduğu çaresizlik, eziklik hepimizi perişan etti, ediyor. Bu oyunlar işte böyle bir çaresizliğin ürünü. Böyle bir çaresizlik karşısındaki çırpınışlarımızın ürünü. “Ölümleri durduramıyorsam en azından kendi alanımda, kendi yeteneklerimin el verdiği ölçüde bir şeyler yapayım” dedim, oyunlar böyle çıktı ortaya. Bu oyunlarla kısa vadede cinayetlerin önüne geçemesek de orta ve uzun vadede canilerin, barbarların gerçek yüzlerini sanat yoluyla açığa çıkarmaya, sanat tarihine bu yüzleri kazımaya hizmet etmeyi istedim.Temel amacım Filistin halkının trajedisini anlatarak kitlelerin kalplerini harekete geçirebilmek.”

On yıllardır Müslüman katlediyorlar

* Peki oyunlar ne zaman sahnelenecek, ne gibi çalışmalar yürütülüyor?

Kitabımız yeni yayımlandığı için oyunlar henüz sahnelenmiş değil. Bazı önemli tiyatro gruplarından oyunların sahnelenmesi için teklifler aldık. İleriki günlerde durum daha da netleşecek.

* Orta Doğu kültüründe karşısındakini aşağılama metaforu olarak kullanılan taş motifi oyunun sadece ilk sahnesi ile final sahnesinde kullanılıyor. Özel bir sebebi var mı?

Evet, başta ve sonda var. Taşı ve taşlamayı Orta Doğu kültüründe olduğu gibi aşağılama metaforu olarak kullandım. Şeytanlar taşlanır, biliyorsunuz. Aşağılanmak öldürülmekten daha aşağılık bir şeydir. Ölmek ve öldürülmek değerlidir. Bir değer uğruna ölünür. Oysa aşağılanmak bir değer ifade etmez, içermez. Onlar kurşun sıkar, bizler taş atarız. Onlar öldürür, bizler şeytanı taşlar gibi taşlar ve onları hayvandan daha aşağılık varlıklar konumuna indirgeriz. Taş ve taşlama budur.

Soykırım belli bir coğrafyayla sınırlı değil

* Peki oyun mekan olarak mağarada geçse de buranın hangi coğrafyada olduğu net olarak adlandırılmıyor. Olayların geçtiği zaman diliminde de net belirteçler yok. Net olarak verilmemesinin nedeni nedir?

Oyunu herhangi bir zamanla veya herhangi bir mekanla, bölgeyle veya şehirle sınırlandırmanın, anlatılanların değerini ve evrenselliğini beraberinde sınırlandırabileceğini düşündüm. Siyonist ve kapitalist güç odaklarının barbarlığı, soykırımı, vahşeti sadece belli bir zamanla ve belli coğrafyalarla sınırlı değil. Onlar, onlarca yıldır bu işi alenen yapıyorlar. Dünyanın gözü önünde on yıllardır Müslüman katlediyorlar. Oyunlarımda geçen olayları belli bir zamanla ve mekanla sınırlandırmamam dolaylı olarak bunu ifade etmek içindir.

* Oyunda yer alan tüm isimler simgesel anlamlara sahip.Adem, Asya, Esved, Güneş Kuşu, Armagedon, Megiddo Ovası gibi…

İki oyun da çok çeşitli simgelerle, metaforlarla örülü. Tarihsel, kültürel ve politik birçok gönderim söz konusu. Okuyucuyu ve seyirciyi tarihsel ve kültürel bir yolculuğa çıkarmak; onları tarihe ve tarihi gerçekliklere yönlendirmek istedim.

Sanat İsrail’in en güçlü propaganda aparatı

*Oyun ve kitapla izleyiciye aktardığınız mesaj oldukça güçlü. Yıllardır işgalci İsrail aslında sanat yoluyla kendisini anlatıyor ve bir şekilde mağdur göstermeyi başarıyor. Filistinlilerin hikayesini de Batılıların gözlemlerimden izliyoruz. Sanatın İsrail’in zulmünü anlatması açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Genelde sanatın, özelde ise tiyatronun çok önemli ve değerli bir etkileme gücü var. En güçlü manipüle etme araçlarından başlıcası. On yıllardır özellikle siyonizm ve kapitalist güç odakları amaçları doğrultusunda sanatı en etkin şekilde kullanmış, kitleleri kendi istekleri doğrultusunda yönlendirip biçimlendirmişlerdir. Sanatın her alanında siyonist ve kapitalist güç odakları hep kendi hikayelerini bizlere anlatıp dururlar. İnandırmak istediklerine inandırdılar, göstermek istediklerini gösterip söylemek istediklerini söylediler. Piyasaya sürdükleri filmlerle, belgesellerle, romanlarla, şiirlerle, tiyatro oyunlarıyla kendilerini hep haklı, masum ve mağdur göstererek kitleleri manipüle ettiler. Sanat İsrail’in ve siyonizmin en güçlü propaganda aparatı. Bu elinden alınmalı. Bu durum artık tersine çevrilmelidir. Artık kendi hikayelerimizi, kendi sözümüzü sanatsal yollarla kitlelere duyurmak zorundayız. Bu bir hakikati anlatma davasıdır. Bu davaya herkesin kendi alanında ve kendi çapında hizmet etmesi insanlık borcudur. 5 ayda 30 bini aşkın insan katlediliyor, bunun 23 bini çocuk, bebek ve kadın.. ve bizler hâlâ filmlerle, belgesellerle, romanlarla, tiyatrolarla, şiirlerle bu vahşilerin ne kadar masum ve mazlum oldukları masallarına inandırılıyoruz. Oysa hakikatte bunlar insanlık tarihinin en vahşi, en barbar, en faşist yaratıkları. Yazdığım bu iki oyunun, bu hakikate ışık tutmaya, bu hakikate ayna olmaya hizmet için kaleme alındıklarını söyleyebilirim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

....